Havalarin
yagmurlu, karli yada gunesli olmasi benim enerjimi oldum olasi hic
etkilemedi... saglikliysam, aynanin karsisina gecip de kendimi de guzel
hissediyorsam hayat bayram oldu bana... kendimi simartmaya bayiliyorum cunku...
enerjim yine doruklarda, eee cemreler de dusmusse kim tutar beni?
Hemen
seyahat yerlerine bakılıp, program yapılmış ve ben yola çıkmıştım bile..
İstikametim, uzun zamandır arzu ettiğim ama denk getiremediğim Akdeniz’in en
büyük üçüncü adası ve Anadolu’nun 65 km güneyinde yer alan yavru vatanımıza
idi... Hayallerimde yaşattığım adayı nihayet ziyaret edebileceğim için tatlı
bir heyecan vardi içimde; vatanımda olacağım ancak herşey yabancı olacakti
benim için.. Toronto ve İstanbul aktarmalı olarak adaya attığım ilk adımla ılık
bir bahar havası kucakladı beni... Tabiat uyanali cok olmustu buralarda..
Bir bucuk saat suren yol boyunca, araclarin direksiyonunun sag tarafta
olmasini oldukca yadirgadim.. sanki karsi istikametten gelen tum araclar
uzerime geliyor gibiydi... Yine de bozulmamış zengin doğal güzellikleri, yüksek
çamları, yaban çiçekleri ve doğal bitki örtüsü ile kaplı Akdenizin İncisi bu
ada huzur veriyordu.. Ozenle secmis oldugum otelime gelince resepsiyonda tatli
bir hosgeldin tebessumuyle karsilandim. Odamda hersey rahat edebilmem icin
sanki ozel tasarlanmisti Kaya Artemis'de.. Beni en cok rahatsiz eden yogun ve
havasiz oda kokusu yerini mis gibi bir ortama birakmisti.. Odam genis,
aydinlikti, kara ve deniz manzarasi hakimdi; buradan hic cikmadan gunlerce
kalabilirdim. Henuz otelin tamamini gorememistim ama kalbimi coktan
fethetmisti. Daha fazla beklemeden solugumu loby de aldim. Son derece kibar,
guler yuzlu genc delikanli otelle ilgili bilgileri paylasmakta hic de gec
kalmadi.. Toplanti salonlari, kongre merkezi, havuzlari, spa ve güzellik
merkezi, spor salonu (en cok sevdigim) luks olanaklarla zenginlestirilmisti.
El değmemiş, göz alabildiğine uzanan sahane kumsalı, egzotik
plajı, pırıl pırıl denizi, tarihi Artemis Tapınağının bir eşi olan mimarisi
icinde kendimi masal ulkesinde gibi hissediyordum.
Bilirsiniz, seyahat ve yemek, hayatımızın iki vazgeçilmezidir..
Aksam yemek saatinin olmasi icin sabirsizlanmaya baslamistim bile. Otel
kapasitesinin dolu oldugu apacik ortadaydi ve ben uzun yemek kuyruklarindan hic
hoslanmam. Bir avuc yemek icin dakikalarca beklersiniz.. Burada restaurant ana
bina disinda ayri bir bagimsiz binada idi. Oyle guzel tasarlanmis ve organize
edilmisti ki; onca misafir yogunluguna ragmen hic sira beklemeden tum yemeklere
rahatlikla ulasabiliyordum. Guleryuzlu, yardimsever, titiz ve becerikli
calisanlari beni daha da cok rahatlatmisti. Yemeklerin, mezelerin, tatlilarin
lezzetlerini ve tazeliklerini ne siz sorun nede ben soyleyeyim ancak simdiye
kadar yedigim triliceler icinden en harikasini burada tattigimi itiraf etmeden
gecemeyecegim.Yemek sonrasi ayagimin tozuyla ilk gece Girne sonraki gece ise
Magosa' yi ziyaret ettim. Universitelerin olmasindan dolayi genç nüfusun
çokluğu göze çarpıyordu ancak hayat kafeler ve barlar disinda sakindi..
Kaldirimlar alcak, sokaklar oldukca dar ve yollar tek araclik, suruculer de
telassiz, yayalara ve kurallara saygiliydi. Stres minimum duzeyde, yuzler
guluyordu.. Gecenin sakinliginde; Magosa kalesi, limanlar, Lala Pasa Camii,
Aziz Nicholas Katedrali, surlar nefisdi.
Yogun yasamimda, kisa zaman icin de olsa kendim
icin vermis oldugum teneffus herseye degerdi..
Kapida karsilayan resepsiyon gorevlisinden, otel
mudurune, gonlunu-emegini vermis tum personeline seyahatim suresince rahat ve
huzurlu olmami saglayan Kaya Artemis Oteli`ne sizin nezdinizde tesekkur ederim.
Ziyaret edemedigim yerler aklimda kaldi ama
tekrar gelecegim, bekle beni hayranlik uyandiran Akdenizin Incisi.
kahve falına bakarım istediğin zaman resmini çek fincanın paylaş sadece haber et yeter
ReplyDeletemutlu ol mutlu kal gülüşlerin gibi